3 Aralık 2012 Pazartesi

Zeynep Erdoğan’la kısa kısa



Zeynep Erdoğan’la kısa kısa

Tasarımlarınıza en çok hâkim olan, favori renkleriniz hangileri?
 Pembe ve siyah.

Yeni sezonda neler göreceğiz, hangi renklere rastlayacağız?
Önümüzdeki kış sezonunda benim koleksiyonumda kiremit rengi, somon, saks mavi renkleri ağırlıkta.

Sürekli giydirdiğiniz kimler var?
Ayşe Küçüroğlu, Merve Boluğur, Hande Yener, Hatice Aslan.

Bir kadın bunu asla giymemeli dediğiniz neler var?
Gerçek kürk!

Sizce bir kadını kıyafet, aksesuar, duruş, bakış, mimik… En çok seksi gösteren şey nedir?
İfade ve kendine güven.











Sergilediğiniz koleksiyonların ortak özelliği nedir? Romantik, çılgın?
Hepsindeki ortak özellik, retro çizgiler.


Kadına yakıştırdığınız en önemli aksesuar nedir?
Kemer

Yeni projeleriniz arasında neler var?
Şu an en yakın projelerim arasında Bilsar’ın tasarım beyaz gömlek projesi var. Ay sonunda Galata moda, bir de Günseli Türkay ile Alaçatı’da bir butik projesi üzerinde duruyoruz.

Türkiye’de tarzını beğendiğiniz modacılar kimler?
Hakan Yıldırım, Zeynep Tosun, Günseli Türkay…

Hayatınızda tasarım dışında uğraş verdiğiniz başka neler var?
Pek çok farklı uğraşım var ama şu sıra en heyecanlısı motosiklet eğitimi.
 

Ece Salıcı Röportajım - Bursa Hakimiyet Gazetesi


29 Kasım 2012 Perşembe

Seda Akman B&WO Dergisi / Nisan Kapak



Seda Akman

İlk olarak Bir İstanbul Masalı’nda tanıdık Seda Akman’ı… Daha sonra Uğur Yücel’in ‘Yazı-Tura’ filmindeki cesur sahneleriyle ve Teoman’la oynadığı ‘Balans ve Manevra’daki performansıyla, oyunculuğu hafızalarımıza kazındı.

‘Emret Komutanım’, ‘ Annem’, ‘Hesaplaşma’, Sonbahar’, ‘Mükemmel Çift’, ‘Behzat Ç.’ ve yakın zamanda rol aldığı ‘Küçük Sırlar’ dizisinde de başarılı oyunculuk kariyerini sürdürdü.

Seda Akman, bardağa dolu tarafından bakanlardan… İçinde bulunduğu dünyayı sindirmiş, yeniliğe açık biri. Önüne çıkan her proje, ona mutlaka bir şeyler katıyor. Mutluluğun ise aklı başında yaşamakla geleceğine inanıyor…







Show Tv’de Karakol adlı yeni diziniz başlıyor. Dizi hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Bölgedeki artan suç oranını önlemek amacıyla özel bir ekip kuruluyor. Ekibin başına Reşat komiser getiriliyor. Her bölüm farklı bir olayın peşinden gidecek olan sivil polislerin hikâyesi, kendi içindeki çatışmalarını da konu alıyor. Aksiyon, polisiye bir dizi karakol… Nisan ayının son haftası yayına girmesi planlanıyor.

Siz nasıl bir rolü canlandırıyorsunuz?
Ayşe 30 yaşında, Polis Akademisi mezunu bir kız… Hem mesleği hem de yalnız yaşıyor olmasından dolayı sert bir kabuğu var. Erkek gibi davranır sert ve katıdır.  Özel yaşamında motosiklet tutkunudur...

Sert bir polisiye olacak herhalde. Rolünüze nasıl hazırlanıyorsunuz? Kurs vs alıyor musunuz?
Aynen öyle...  Yaklaşık bir aydır motosiklet eğitimi alıyorum. Atış eğitimine de yeni başladık.

Bu güne dek bu tarz bir projede rol almamıştınız zannediyorum. Heyecan var mı?
Hayır, böyle bir projede rol almamıştım. Yaklaşık 2 yıl kadar önce, TRT’de 13 bölüm, “Hesaplaşma” adında bir polisiye dizi çekmiştik. Elbette heyecan var. Yeni bir projeye başlamanın heyecanı...

Televizyon dizileri neredeyse bir filmden daha uzun ve 1 haftalık çekim süresi var. Yani bu da demek oluyor ki; dizi oyuncularının, rol aldıkları dizi, bir bakıma hayatı oluyor, rol arkadaşları da ailesi oluyor. Gece gündüz kavramı yok, yorucu ve stresli… Özel hayatınızla, oyunculuğunuzun dengesini nasıl kuruyorsunuz?

Şartlar çok zor tabii ki... Uzun saatler çalışıyoruz ve inanılmaz yoruluyoruz...
Ne kadar zor olsa da bir şekilde kendimize ayıracak zamanı yaratıyoruz.

Çalışmadığınız zamanlarda yapmaktan keyif aldığınız şeyler nelerdir?
Tabii ki seyahat etmek... Eğer 2 gün boşluğum olursa, yakın da olsa şehirden uzaklaşmayı seviyorum. Konser, festival, sergi vs… Arkadaşlarım ve ailemle vakit geçirmeyi tercih ediyorum.

Oyuncu olmak için nelerden fedakârlık yapmak gerekiyor? Sınırlarınız neler?
Daha özenli, daha disiplinli olmak gerektiğini düşünüyorum… Görsel bir iş yaptığımız için de, kötü görünmek ve bakımsız olmak gibi bir lüksümüz yok.

Tv dizisinin dışında tiyatro ya da sinema projeniz var mı yakın zamanda?
Tiyatro var bu sene... Şu anda provalara devam ediyoruz. Don Kişot Tiyatrosu’nun yapımcılığını üstlendiği “Münasebetsiz” isimli bir komedi oyun. Zafer Algöz, Melih Ekener, Hidayet  Erdinç, Kerem Fırtına, Erkan  Pekbay’ın rol aldığı oyunun premmier tarihi, 21 Nisan. Cevahir Alışveriş Merkezi’nde olacak.

Bir özeleştiri yaparsanız kendinizde, hangi özelliğinizi beğenip, hangisini beğenmiyorsunuz?
Samimiyet ve inatçılık…                     

Kendinizi güzel buluyor musunuz?
Bazen evet, bazen hayır.

Hayatınızda size enerji veren kimler ve neler var?
Çalışmak... Çalıştığım zaman enerjim çok yüksek oluyor… Seyahat etmek... ailemin ve dostlarımın varlığı…

Moda sizin için ne ifade ediyor? Gündelik yaşamınızda tarzınız nasıl?
Bire bir modayı takip etmiyorum. Genellikle spor giyiniyorum. Sade ve şık olmak hoşuma gidiyor. En çok siyah giymeyi ve siyah-beyaz çizgileri tercih ediyorum.

Teknoloji ile aranız nasıl? İnterneti kullanıyor musunuz?
Olması gerektiği  kadar... İnternet kullanıyorum ama ihtiyacım olduğunda... Bazen de telefonda ya da bilgisayarda oyun oynuyorum.





Gece dışarı çıkarken stiliniz konuşsun


Gece dışarı çıkarken stiliniz konuşsun


Bara veya bir kulübe giderken giyinmenin birçok şekli vardır. Dışarıda geçirilecek bir gece için düzgün ve tarz sahibi bir giyim elde etmek zor olabilir. Birçoğumuz giyimimizle değil, kusursuz tarzımızla başkalarından farklı olmayı dileriz.
İşte size farklı tarzlarda 3 öneri...





Philip Treacy - B&WO Dergisi / Mayıs




Prens William ve Kate Middleton düğünündeki şapkalar, onun eseri…

Philip Treacy


Philip Treacy, Prens William ve Kate Middleton'un düğün töreninde, başta Kate olmak üzere Kraliyet ailesinden birçok kişi için şapka tasarladı.

Şapkalarının diğer müdavimleri arasında Lady Gaga, Sarah Jessica Parker, Madonna gibi ünlü yıldızlar yer alıyor.







Şapka tasarımcılığına nasıl başladınız?

Dublin’de National College of Art and Design’de moda eğitimi aldıktan sonra Londra’nın prestijli moda okullarından Royal College of Art’ta şapka tasarımı üzerinde uzmanlaştım. İlk şapkalarımı bitpazarlarında satmaya başladım. Öğrenciyken Rıfat Özbek, John Galliano ve Victor Edelstein gibi önemli modacıların yanında çalıştım…1991 yılında yaptığım mezuniyet defilesi, moda dünyasında büyük ses getirdi. Bunun akabinde ise kendi adımı taşıyan şirketi kurarak Karl Lagerfeld gibi büyük isimlerle çalışmaya başladım. Bugüne kadar pek çok tasarımcının koleksiyonu için de şapka tasarladım. 1993’te Londra Moda Haftası’ndaki ilk özel defilemde Christy Turlington, Kate Moss ve Naomi Campbell gibi ünlü mankenler çalışma imkânı buldum. 1991, 1992, 1993, 1996 ve 1997’de İngiliz Moda Ödülleri’nde “Yılın Aksesuar Tasarımcısı” oldum.

Bir idolünüz var mıydı peki?
2007 yılında kaybettiğimiz ve bir efsane olduğunu düşündüğüm, moda editörü Isabella Blow benim için adeta bir idoldur. Aynı zamanda ilham kaynağım demek de doğru olacaktır… En güzel şapkalarımı onun için tasarladım diyebilirim.

Tasarımlarınızı etkilediğini düşündüğünüz bir dönem/kişi/olay/eser vb var mı?
Tekrar Isabella Blow cevabını vereceğim. 600 kişinin siyahlar içinde izlediği bir defileye, çok ciddi bir şekilde, Nell Gwyn’den ilham alınarak hazırlanmış göğüsleri açıkta, kafasında ıstakoz şapkasıyla otururdu. Bir tek alkışlanacak ve tezahurat edilebilicek olan oydu. Umrunda değildi. Şapkalarımı taşırken kattığı ruh, yeni tasarımlarım için de çok ilham vericiydi.



Mesleğinizde dönüm noktası diye adlandırabileceğiniz bir olay var mı?
Chanel’in baş tasarımcısı Karl Lagerfeld ile tanıştırılmak için Paris’e çağırılmıştım.  23 yasındaydım ve okulu tam o sırada bırakmıştım. Ona nasıl hitap etmem gerektiğini bilemiyordum. Ben kenara sinmiştim ama Issie tamamen kendisi gibiydi. Chanel’e girdi ve “Lütfen bir bardak çay rica edeyim” dedi. 10 sene boyunca Lagerfeld için Chanel’de şapka tasarladım.

Stilinizi ve tasarımlarınızı nasıl tanımlarsınız?
Doğadan etkileniyorum. Doğal formlar ve doğadaki güzel hatlar bana ilham veriyor.

Şapkayı en doğru şekilde kullanmanın tüyolarını verebilir misiniz?
Her kadın büyüleyici gözükmek ister. Şapka takmak bir kadını daha da büyüleyici kılar. İçinde mutlu olduğunuz her şapka ile bulunduğunuz ortamlara vermek istediğiniz enerjiyi verirsiniz.

Şapkayı kadının hayatında sıklıkla kullanılabilir hale getirmek mümkün mü? Yoksa hep o özel zamanların aksesuarı olarak mı devam edecek?
Şapkalar her türlü durumda giyilebilir. Gece gündüz hiç fark etmez.

İngiliz Kraliyet düğünü için yoğun bir çalışma içinde olduğunuzu düşünüyoruz. Bu düğünde kaç kişi için şapka tasarlıyorsunuz ?
Kate Middleton yani gelin başta olmak üzere sayıca çok fazla tasarım yapıyorum bu tarihi düğün için..

Şapka kadına daima şıklık katan elegan bir aksesuar olarak kabul edilmiştir. Peki bir şapka sizce seksi olabilir mi ?
Sapkalayi cevreleyen bir gizem hep vardir!

Hangi modacılar için şapka koleksiyonunuza yer verdiler ?
Alexander McQueen, Rıfat Özbek, Givenchy, Valentino, Helmut Lang, Anna Molinari , Versace, Done Karen de benim koleksiyonlarıma yer verdiler...

Dünyaca ünlü çalıştığınız ünlü isimlerden bahsedermisiniz?
Sarah Jessica Parker , Madonna, Lady Gaga gibi sanatçıların yanı sıra İngiliz aristokratların ve kraliyet ailesi ile de çalışıyorum... Özellikle de York Düşesi Sarah Ferguson ile Galler Prensi Charles’ın eşi Cornwall Düşesi Camilla Parker Bowles…. Öyle ki Camilla Parker Bowles ile Prens Charles’ın düğünlerinde, düşesin şapkası da benim imzamı taşıyordu. Harry Potter filimleri içinde şapkalar tasarladım .. Moda endüstrisine katkılarımdan dolayı 19 Kasım 2007’de Prens Charles tarafından ödüle layık görüldüm…

İstanbul sizin için yeni fakat dinamik bir pazar..Bu markete girerken ıstanbulun eski şehrinde konumlanmış bir consept store olan  Atelier 55 i tercih etmenizin sebepleri nelerdir?
İstanbul ilham verici bir şehir ve aynı zamanda kıtalararasındaki önemli bir köprü. Bu noktada tasarımlarımın yeni kitlelerle buluşması çok önemli. Atelier55 İstanbul'un eski şehir merkezinde küçük fakat karakteri olan bir yapı diye düşünüyorum. Önemli moda markalarından oluşan ürün çeşitlilikleri de benim için önemli bir kiriter oldu.

İstanbul da Atelier 55 te 2011 ilkbahar-yaz koleksiyonuz ile tanışacağız. Yaz koleksiyonunuzun teması nedir ?
Her türlü yeni malzemeyi, dokuyu, ve rengi kullanmayı seviyorum..Her sezonda tek bir temeya sıkışmak yerine kendimi daima özgür bırakmayı tercih ediyorum.


 





Hippi Dosyası - İncifer Egel/B&WO

                           
                    İncifer Egel / Hippiler




‘Hippiler geri dönsün!’ dedik ve çok sevdiğimiz Hippi tarzını, Bursamızın sevilen genç kızlarından İncifer Egel’e uyguladık… Eğlence dolu saatler geçirdiğimiz çekimden B&WO sayfalarına yansıyan fotoğraflar...



28 Kasım 2012 Çarşamba

Ayşegül Aldinç B&WO Dergisi/Mayıs Kapak



İşte ‘O kız’

Ayşegül Aldinç

Hem şarkılarıyla hem de güzelliğiyle yıllardır gündemden düşmeyen Ayşegül Aldinç için şarap gibi kadın desek, doğru bir tabir olur herhalde.
22 yıllık müzik hayatına 6 albüm sığdırdı. Hâlâ aynı tadı alarak dinleyip söylediğimiz şarkıların sırrı, sahibinde saklı. Onu etkilemeyen hiçbir şarkıyı söylememiş.
Son olarak, “O kız” isimli albümüyle dinleyicisiyle buluştu. Sezen Aksu’nun, özel olarak hazırladığı “O kız” şarkısı, Aldinç’in tüm hayatının özetiymiş meğer. Aslında albümün geneli öyle.
Ayşegül Aldinç’in şimdilerde yeni bir single telaşı var. Single yapmak onun için âşık olmak gibi bir şey. “Tazeleniyorum” diyor.
Yine bir Sezen Aksu bestesi olan Li lal-lal-la isimli şarkıyla yaza damgasını vurmaya hazırlanıyor.


Yıllardır hem şarkılarınızla, hem oyunculuğunuzla, hem de güzelliğinizle gündemden hiç düşmeyen, tabir-i caizse şarap gibi kadınsınız… “O Kız” isimli albümünüzde de bunu göstermiş oldunuz zaten. Uzun bir sürenin ardından çıkardığınız albümünüze ilgi beklediğiniz gibi miydi?
Şarkımın ilgi görmesi beni çok mutlu etti. Şirketimi de etmiş olmalı ki yeni bir single çıkarmamı istediler. Sezen Aksu yine harikalar yarattı ve ortaya Li lal-lal-la isimli son derece neşeli bir şarkı çıktı.

Önceki singlenızdaki “Ağla” şarkısının sözlerine baktığımızda da “O kız” şarkısındaki gibi ince sitemler var. Sanki kırgınlıklarınızı, sitemlerinizi, sevinçlerinizi, bir ömrü bu albümünüze sığdırmışsınız. Bu yeni çalışmanız ayrı bir yere koyuyor musunuz? Bu şarkı diğerleri çizgisinde mi farklı mı?
Tamamen farklı. Bu şarkı fazlasıyla eğlenceli. Tam bir yaz şarkısı. Benim renklendiğim ya da renkli yanımı ortaya çıkardığım bir şarkı.

 Şarkılarınızı single olarak çıkarmayı seviyorsunuz…
Çok doğru. Single yapmak her seferinde yeni bir aşk duygusu veriyor. Tazeleniyorsunuz.

Geçmişe dönüp bakıldığında aslında çok fazla albüm çıkarmamışsınız ama her şarkınız da aklımda… Yani sizin 20 yıl öncesinde seslendirdiğiniz şarkıları bile dinlerken ilk kez dinliyormuş tadı alıyorum. Bunu çok sık duyuyor musunuz?
Ah evet teşekkür ederim. Bunu çok sık duyuyorum. Beni etkilemeyen şarkıları söylemedim hiç. İnanmazsam inandıramam ki… Bu yalnız albüm ya da single için seçtiğim şarkılar için değil sahne repertuarımı oluştururken seçtiğim şarkılar için de geçerli. Sahnede yıllardır hafızalara kazınmış eski yeni şarkılarımın yanı sıra sevdiğim şarkıları da söylüyorum zira.

Herkesin mutlaka bir şarkısı vardır, sizinki hangisi?
İnanın ruh halime göre değişiyor.

Mesleğe başladığınız ilk günden bu yana neler değişti?
Cevabı bir önceki sorunuza benzer olacak ama ruh hallerim değişti her şeyden önce. Mesleğin ilk yıllarında daha oluruna bırakan, amatör bir duygu içersindeyken, sonraları işime daha fazla sarılır ve ciddiye alır oldum itiraf etmem gerekirse. İşine yaptığın yatırım sana mutlaka geri döner.

Yeni projeler var mı gündemde? Mesela bir sinema filmi?
Dizi teklifleri oluyor. Kendime uygun gördüğümde onu da konuşuyor olacağız zaten. Reklam filmi teklifleri var. Onlar üzerinde değerlendirmeler yapıyoruz

Kendinizi mesleki açıdan şanslı görüyor musunuz?
Şans yerine hak edişlerden söz edersek daha doğru bir yerde oluruz.

İnsanların fark edemediklerini düşündüğünüz bir özelliğiniz var mı?
Kreatif yanımı yakınlarım bilir.

Konserlerinize nasıl hazırlanırsınız? Mesela kıyafetlerinizi kim hazırlar?
Kendini tamamen teslim edebilen biri değilim. Ama işbilimliğine güvendiğim bir kaç kişi var, saç makyaj konusunda. Giysilerde ise daha çok bildiğimi okurum. Bana neyin gideceğini ben daha iyi bilirim çünkü. Böyle söylüyorsam inanın bir bildiğim var!


Biz hep fit bir Ayşegül Aldinç gördük. Her daim böyle genç kalmayı neye borçlusunuz?
Tüm güzellik endüstrisi bir umudu vaade dönüştürmek üzerine kuruludur. Fit kalabilmek için maalesef sihirli bir değnek mevcut değil! Emek vermeden sonuç alamazsınız. Bir şeyi yeterince arzularsanız sihir orda devreye girer işte. İstemek yarı yarıya yapmak demek çünkü. Bir de vazgeçmeyeceksiniz. En önemlisi bu.

Sağlıklı bir yaşam için neler yapıyorsunuz?  
İnanın hep o bildik şeyleri yapıyorum.

Mutfakta nasılsınız? 
Bakmayın diyet yemekleri tutturmalarıma, mutfakta harikalar yaratırım. Elim süper çabuktur.

Belirli bir tatil alışkanlığınız var mı? Sizin için "ideal tatil" nedir? Nerede ve nasıl yapılırsa keyif verir?
Staycation en çok yaptığım şey. Ev tatili yani. Tatilin iyisi evde yapılanıdır.  Ola ki dışarılara vuracaksam da kendimi. Daha sessiz ve sakin yerleri tercih ederim. Tatil köyleri mesela hiç bana göre değil.

Mayıs sayımız Anneler Günü özel sayımız. Dergimiz aracılığıyla annelere neler söylemek istersiniz?
Annemin şahsında biyolojik ya da değil çocuğuna hayatını feda etmiş tüm annelerin önünde saygıyla eğilirim. Eğer mümkünse kendilerine vakit ayırma lüksüne de sahip olabilmelerini temenni ederim.



Holly Fulton B&WO Dergisi / Nisan


Renklerle dans eden tasarımcı
Holly Fulton


Londra Moda Haftası'nın çıkış yapan isimlerinden biri olan Holly Fulton’ın tasarımları artık Türkiye’de satışa sunuluyor.

Geometrik ve grafiksel kıyafetleriyle dikkat çeken Holly Fulton kullandığı canlı, parlak renklerle, etkilendiği akımları kıyafetlerine başarıyla yansıtıyor. 

2011 İlkbahar –Yaz Koleksiyonunuzdan biraz bahseder misiniz?
Koleksiyon 1960’larda Joan Collins’in Cruise’a gitmesi ve bunun için gerekli olan mayolardan tutun da gece için gerekli olan kristalli elbiselere kadar bütün dolabı üzerine kurulu. Art deco, pop art, güçlü grafikler gibi benim ana ilham kaynaklarımı lüks duygusu içerisinde modern nüanslarla karıştırmak bu koleksiyon için iyi bir birleşim oldu.

Yeni koleksiyonunuzu tasarlarken çıkış noktanız ve ilham kaynaklarınız nelerdi?
Tasarımlarımda her zaman art deco, pop art ve favori danışmanlarım olan Eduardo Paolozzi, Tom Wesselman, Jacob Bengel’den ilham alıyorum. Pucci’nin erken dönemine çokça baktım bu koleksiyonum için. Bir tutam da 60’lı yılların sonlarındaki tribal desenleri ekledim.







Siz de birçok tasarımcı gibi çocuk yaşta mı çizmeye başladınız?
Oldukça yaratıcı bir evde büyüdüm ve başından beri sürekli olarak ne yapmak istiyorsam onun icin cesaretlendirildim. Ailem buna izin verdiği için çok şanslıyım tabii ki. Beni yetiştirdikleri bu ortam içerisinde gelişti tasarıma olan aşkım. O zamanlar da çok çizerdim, şimdi de devam ediyorum ve bu benim en büyük zevkim.

Moda eğitiminizden biraz bahseder misiniz? Moda okumak zorlayıcı bir süreç miydi? Bu süreçte özellikle etkisinde kaldığınız veya kariyeriniz için önemli olduğunu düşündüğünüz bir isim var mı?
Edinburgh College’inde eğitim aldım. Sonrasında 27 yaşımdayken master eğitimim için Londra’ya Royal College of Art’a gittim. Londra’da çok iyi zaman geçirdim ve bu gerçekten de tasarımlarımın doğasını değiştirdi. Sayısız farklı etkileşimler ve cinsler, çeşitler karşıma sunuldu, bu da içten içe benim disiplinimin çok iyi olmasını sağladı. Bunu bana tasarımcı Tristan Webber öğretti. Ben oradayken ve kendi stilimi oluşturmamda inanılmaz destek oldu. Sanırım kendimi daha zorlamam için ve işlerimi daha yüksek bir seviyeye taşımam için bana o güveni verdi.

Aldığınız ödüller ve bu yolla tescillenen başarılarınız sizi nasıl etkiliyor? Bu ödüller içerisinde özel bir anlamı olan var mı?
İlk iki yılımda birkaç ödül kazanarak muhteşem bir başlangıç yapmış olmak çok büyük bir şanstı. British Fashion Award’u kazanmış olmak inanılmazdı. Sadece 2 kez gösterilmiştim ve markam sadece 8 aydır vardı. Yaşıtlarımın ve endüstrinin tanınmış isimlerinin önünde bu ödülü almak inanılmaz bir histi. Gerçek dışı ve anlatılamaz bir andı.

Kendi markanızı oluşturmadan önce çalıştığınız markalardan bahseder misiniz? Bu markalardan neler öğrendiniz? Size ne gibi katkıları oldu?
Royal College of Art’ta Master’ımı tamamladıktan sonra Lanvin için çalışmaya başladım. Kendim hakkında öğrendiğim şeyler, kapasitem ve çalışma metotlarım için çok şekillendirici bir tecrübeydi. Bugün markamla eş anlamlı haline gelen giysi ve aksesuarı ardı ardına ilk defa tasarlıyordum. Diğer tasarımcılara göre bütün görünüme olan yaklaşımımın farklı olduğunun inancına varınca orada çalışmak, kendi markamı kurmak için yardımcı oldu.

Favori tasarımcınız var mı?
İş kurabilmiş ve onu aynı düzeyde tutabilmiş birçok tasarımcıya çok büyük saygım var. Christopher Kane bunun iyi bir örneğidir. Moschino ve Versace’nin 90’lardaki büyük baskılarının kullanımı benim için sabit ilham kaynaklarıdır.

Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Grafik ve bütün bayanlar için modern lüks.

Her sezonun olmazsa olmazları sizce nelerdir?
Geniş paçalı pantolonlar, uzun penye elbiseler ve basit baskılı üstler her zaman benim popular stilimdir. Büyük kolyeler ve büyük parçalı çantalar.

Koleksiyonunuz şehrin en eski merkezlerinden Galata’da Atelier 55’te satılacak. Neden böyle bohem bir semtte bir concept store’u satış noktanız olarak tercih ettiniz?
Atelier 55’in sahipleri Gizem ve Başak’ın tasarımlarıma duydukları coşkunun içine çekildim!

Atelier 55 ile nasıl bir araya geldiniz?
Paris’te koleksiyonumu sergilediğim yerde bir araya geldik.

2011/12 Sonbahar – Kış sezonunun sürprizleri neler olacak?
El örgüsü, lüks pitonlar, kapı tokmağı büyüklüğünde kristaller, biraz karanlık, seksi gösterişe hazır olun…



Dilek Hanif B&WO Dergisi / Haziran 2011


DİLEK HANİF

Ünlü moda tasarımcısı Dilek Hanif, houte couture markasının yanında, kendi hazır giyim markasını da yarattı. Nişantaşı’nda açtığı mağazasıyla, hazır giyim sektörüne giriş yapan Hanif, hızlı ve pratik alışveriş yapmak isteyenlerin basic ihtiyaçlarına karşılık verecek…
 Koleksiyonlarıyla rafine, elegan ve dinamik kadının portresini çizen Dilek Hanif’in hazır giyim mağazasında, smokinler ve kokteyl elbiselerinin yanı sıra işçilik kalitesi çok yüksek gece giysileri de yer alacak.


Haute Couture den sonra ayrıca bir hazır giyim markası yaratma fikri nasıl doğdu?
Paris ve Milano'da haute couture markam için hizmet aldığım ajans beni bu konuda çok cesaretlendirdi. Geçen yıl Milano’daki showroom için hazır giyim koleksiyonu hazırlamıştım. Bu koleksiyon Milano’da önemli alıcı gurupları ile buluştu ve oldukça da beğenildi. Yurtdışındaki bu gelişmeler beni o kadar sevindirdi ki,  aynı anda İstanbul’da da bir mağaza açmak istedim.

Haute Couture ve hazır giyim markanızın hedeflerinde fark var mı?
Marka mesajlarımız aslında hep aynı… Dilek Hanif kadını daima rafine, elegan ve dinamiktir. Bu tanımlama hem haute couture hem de hazır giyim için geçerli tabii ki. Ancak tüketici kitlesi hazır giyimde daha da genişleyecek. Bu sebeple basic ihtiyaçları karşılayacak kombinler ağırlıkta olacak. Diğer taraftan hazır giyim için yeni bir logo belirledik ve kurumsal rengimiz de mavinin çok özel bir tonu oldu. 

Yıllardır Ralli Apartmanı’nda bir atölyeniz var. Mağazanızı da aynı apartmanda açtınız...
Büyük şans oldu diyebilirim. Üst katta kendi atölyem olduğu için benim de ilgim üzerinde olabilecek tabii ki. Bu durum da bana büyük bir avantaj olacak. Fakat iki kat arasında yaklaşık 1000 metrekarelik bir alanda sanırım oldukça koşuşturmalı günler beni bekliyor. 

Nasıl bir mağazacılık anlayışı ile hizmet vereceksiniz?
Lüks mağazacılığın sınırlarını zorlayacağım. Tarihi bir Nişantaşı apartmanında yüksek tavanları olan bir daireyi, odalarını bile muhafaza ederek dekore ettik. Oldukça sıcak ve şık bir ambiyans yarattık diyebilirim. Bu mağazada haute couture için vakti olmayan, fakat yüksek malzeme ve işçilik arayan hanımlara Haute Couture tadında özel bir koleksiyon sunacağız.

Fiyatlar nasıl olacak?
Haute Couture gibi kişiye özel bir üretim olmadığı için tabii ki daha erişilebilir fiyat yelpazesi olacak. Dilek Hanif giymek isteyen birçok hanım, hem çok özel bir alışverişin tadına varabilecek hem de bütçelerini hiç de zorlamayacaklar. 

Nasıl bir koleksiyon olacak, abiye ağırlıklı mı?
Gündüzden geceye uzanan seçeneklerin yanı sıra oldukça dikkat çekici bir smokin koleksiyonu olacak. Smokinler ve kokteyl elbiselerinin yanı sıra işçilik kalitesi çok yüksek gece giysileri de yer alacak. Hızlı ve pratik alışveriş yapmak isteyen ve özel seçimleri olan bir kitlenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacağız diye düşünüyorum. Bu sezon şık şapkalar ve aksesuarlar da bulunduracağız.

Koleksiyon sık sık yenilenecek mi?
Aslında bazı klasik parçalar dışında sezon içinde birçok kapsül koleksiyon hazırlayacağız. Dolayısı ile serisi fazla olmayan fakat her geldiklerinde farklı ürünlerle buluşabilecekleri bir mağaza olsun istedim. Benim mağazamdan alışveriş yapanların özel hissetmelerini sağlamak için büyük serileri olan üretimlere tabii ki çok mesafeli duracağız.

Dilek Hanif klasiği olan Osmanlı esintilerini bu koleksiyonda görecek miyiz?
Osmanlı çinilerinden esinlenerek çok özel bir desen hazırladım. Bu deseni şifon, ipek jarse gibi çok romantik dokumalara bastık. Bu desen 2011 yılında hazır giyim markamın kolesksiyonunda bolca kullanılacak. Bunun yanı sıra Osmanlı kültürünün çizgi ve işlemeler anlamında bazı uyarlamaları da olacak tabii ki. Şık bir kokteyl elbisesi ile takımlanacak modern bir kaftan veya cebken bulabilecekler.

Dilek Hanif renkleri çok kullanan bir marka değil. Hazır giyimde de böyle mi olacak?
Haklısınız, Haute Couture kopleksiyonlarımda renklere mesafeli bir insanım. Fakat hazır giyim koleksiyonumda petrol mavisi ve narçiçeği en çarpıcı renkler olarak başrolde. Diğer taraftan pudra tonları, siyah ve beyaz tabii ki vazgeçilmezlerim.

Hazır giyimde hedefleriniz neler?
Hem yurtdışında hem de yurtiçinde sakin ve tedbirli adımlarla büyümek ve markamın daha geniş kitlelere erişim kabiliyetini arttırmak olacaktır.


Akasya Asıltürkmen - B&WO Dergisi / Haziran Sayısı


“Eğer oyuncu olmasaydım tasarımcı olabilirdim” 

Akasya Asıltürkmen

Akasya Asıltürkmen’i ilk olarak “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmiyle tanıdık. Daha sonra hep eğlenceli rollerde gördük onu, yüzü hep bir tebessüm uyandırdı bizlerde…

Enerjisi yüksek, dışa dönük bir hayatı var… Oyunculuğun yanı sıra, boksa ilgi duyuyor, motosiklet kullanmayı seviyor, şarkı sözü yazıyor ve beste yapıyor. Ayrıca sıkı bir Twitter tutkunu. Tam 19 bin follower’ı var. Tabir-i caizse on parmağında on marifet var…




Sizi ‘İstanbul Kanatlarımın Altında' filmiyle yakaladığınız çıkışla tanımıştık. Öncesinde neler yaptınız? Nasıl başladınız oyunculuğa?
“İstanbul Kanatlarımın Altında” çekilirken sadece 18 yaşındaydım. Konservatuarda ilk yılımın yaz tatiline denk geldiği için oynayabilmiştim. Yoksa birinci sınıfta dizi veya filmde oynamak yasaktı. Oyunculuğa 15 yaşında bir çocuk oyununda başrol oynayarak başladım. Para kazanmaya da öyle. Yani 15 yaşından beri ekmeğimi oyunculuktan kazanıyorum.

Gerek tiyatroda, gerekse televizyonda hep eğlenceli rollerde görüyoruz sizi. Bu bir tercih meselesi mi?
Aslında değil. Geçen sene İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda “Fesleğen Çıkmazı” adlı bir oyunda oynadım. Mübadele döneminde Girit'ten Türkiye'ye göçmek durumunda kalan bir ailenin dramını anlatıyordu. Araf veya geçenlerde konuk olarak oynadığım “Kayıp Aranıyor”da oynadığım roller de farklıydı, ama eğlenceli işler daha dikkat çekiyor tabii. Ne yalan söyleyeyim, benim de hoşuma gidiyor komedi.

Bu sezon Cemal Hünal'la birlikte Aşk Kokusu adlı oyunda oynuyordunuz. Oyunun konusu nedir? Siz nasıl bir rolü canlandırdınız?
Çok keyifli bir Neil Simon oyunu olan Star Spangled Girl'ün Türkçe versiyonunu yaptık beraber. Bizim yorumun adı da benden çıktı. İki dizi senaristi gencin hayatları yan daireye taşınan milli karateci Çağla sayesinde renkleniyor. Fikir ayrılıkları, dizi klişeleri ve ulusalcılık üzerine keyifli bir oyun.


Başrolde Aşk adlı diziye başlamanız nasıl oldu?
Aslında bir senedir konuşup duruyorduk Boyut Film yapımcılarıyla. Hatta şimdiki menajerim Önem Günal'ı bile onlar önerdi bana. Dizinin yaratıcılarından Ceren Aslan'ın kararlı diretmeleri sonucu kabul ettim Eda rolünü. Klişe olma endişemi yersiz buldum. Ben nasıl olsa o role farklılık katarım diye düşünüp kolları sıvadım.

Dizideki Eda karakterine yakın hissediyor musunuz kendinizi?
(Güler…) Tabii ki hayır! Ama oynamayı sevdiğim rollerden. Renkli, hayalperest, dünyadan kopuk, delişmen, evlilik takıntılı bir tip Eda! Müthiş eğleniyorum. Çok güzel giyiniyor mesela. Onun o romantik çiçekli elbiseleri, kelebekli takıları yok mu! Bayılıyorum.

Bir de sunduğunuz yeni bir program var sanırım. Onun içeriği nedir?
Sunmaya başlayacağım. Henüz hazırlık aşamasında. Bir müzik performans programı. Daha önce denenmemiş bir şey. Çok heyecan verici şimdiden. Performanslar Çubuklu Hayal Kahvesi’nde çekilecek. Başka ekollerden sanatçılar bir araya gelecek.

Oyuncular Sendikası'nın da kurucu üyelerindensiniz. Neler yapıyorsunuz bu sendikada?
Evet. Bir sabah; “Bir şeyler yapmalı artık.” dedim ve kendimi bir anda kurucu üye olarak sendikada buldum! Daha sağlıklı bir iş ortamı yaratmaya çalışıyoruz. Oyuncular şimdiye dek çok başıboş kaldı. Artık haklarımızı arayabileceğimiz, koruyabileceğimiz bir sendikamız var. Geçici Kurul da umut vaat eden, ciddi ve güvenilir oyunculardan oluşturuldu. Tüm alınan kararlardan sendika üyeleri anında haberdar oluyor. Şeffaflık, politikamızın bir parçası.

Oyuncuların çalışma şartlarıyla ilgili en çok yakındığınız şey nedir?
Çoğu zaman çalışma saatleri, ama bu tüm set işçilerinin ortak sorunu zaten.

Oyunculuğa yeni başlayacak olanlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Kestirme yollara sapmasınlar. Çalışsınlar ve asla vazgeçmesinler. Yetenek bile sonradan edinilebilir.

Birçok dizi, sinema ve tiyatro projesinde yer aldınız. Sizi en çok etkileyen proje hangisiydi?
Daha beni en etkileyen projede çalışmadım, ama ilk profesyonel deneyimim Carlo Barsotti'nin yönettiği “Kadınlar Bizim Kadınlarımız” ve Işıl Kasapoğlu rejisiyle “Onikinci Gece”nin yeri ayrı.

Twitter/Facebook'unuzu düzenli olarak takip ediyorum ve pek çok kişi de her yazdığınızı dikkatle okuyor. İnsanlara mesaj vermeyi seviyorsunuz sanırım...
Ben aslında kendimle konuşuyorum ama fena değilim. Demek ki insanlar ciddiye alıyor ve takip ediyor. Bu mutluluk verici. 19 bin follower'ım olmasına ben de şaşırıyorum.

Dizi oyunculuğu dışında, dublaj yapıyor, şarkı söylüyor ve şarkı sözü yazıyorsunuz? Sözlerini yazdığınız bir şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?
Sadece şarkı sözü yazmıyorum. Beste de yapıyorum. Göksel’in “Hastasıyım” adlı şarkısının müziği de bana ait. Ortak çalışma o, ama herkes sadece sözlerini yazdım sanıyor. Ayrıca bir müzik programı için “Büyük Beyaz” diye bir şarkı yaptım en son.

Tiyatro oyunu yazmayı denediniz mi?
Hala yazmaya devam ediyorum, ama yazıyı paylaşmak zor. İnsanın kendi açık kalp ameliyatını seyretmesi gibi bir şey bana kalırsa.

Kitap okumayı çok sevdiğinizi biliyoruz. Şu an hangi kitabı okuyorsunuz?
En son arkadaşım Figen Şakacı'nın kitabı “Bitirgen”i bir nefeste okudum. Tüm kadınlara tavsiye ederim. Şu an Hakan Günday'ın “Az”ını ve İskender Pala'nın “Aşkname”sini okuyorum.

Sevdiğiniz yazarlar kimler?
Cemil Kavukçu, Perihan Maden, Cesar Pavese, Boris Vian… Daha vardır ama bunlar ilk aklıma üşüşenler.

Kendinizle özdeştirdiğiniz bir tarihi kişilik var mı?
“Hürrem” derdim, ama pek ayağa düştü! Şaka bir yana hayranlık uyandıran bir karakter. Özen Yula, “Gayri Resmi Hürrem” adlı oyununda çok başarılı tasvir etmiştir kendisini.

Birazda motosiklet tutkunuzdan bahsedelim. Ne zamandır kullanıyorsunuz?
Aman canım! Tutku demeyelim. Hayatı kolaylaştıran basit bir araç sadece. Üç senedir kullanıyorum. İnsan başlayınca bırakamıyor ama bu bir gerçek.
İstanbul trafiğinde motosiklet kullanmak avantaj mı? Yoksa tehlikeli mi?
İkisi de! Trafikte kadın olmak zaten kolay sayılmaz. Neden bu kadar dikkat çekti anlamıyorum aslında. Sanırım Cihangir'de birkaç defa motosiklet ile görüntülendiğim için.

Hayatınızda bir de boks sporu var tabii. Küçük yaşlardan bu yana bu sporla ilgileniyormuşsunuz. Boks hayatınıza neler katıyor?
Çok da küçük yaşta başladım sayılmaz aslında. Abim sayesinde boksa merak sardım. Kulağa garip geliyor ama öyle (gülüyor). Amatör olarak ilgileniyorum. Ringe filan çıkamam! Ödüm kopar yüzüme darbe gelecek diye!

Günlük hayatınızda nasıl bir giyim stiliniz var?
Ruh halime göre giyinirim. Bohem ve rock chic hoşuma gider. Tasarım kıyafetleri kovalarım. Büyük markaların indirim dönemlerinde telefon listesinde baş köşedeyimdir. Çabasız şıklık sloganımdır. Makyaj stilim de buna göre şekillenir. Sezon renklerini takip ederim ama doğal görünmeyen bir uygulamayı ne yüzümde, ne de üzerimde göremezsiniz.



Nasıl bir moda takipçisisiniz?
Sıkı! Dünyada ve Türkiye'de moda haftalarını bizzat kendim giderek, yahut basından takip ederim. British Vogue gördüğüm yerde karıştırırım. Moda kurbanlarına ise pek bir acırım ve stil sahibi olmanın sonradan edinilecek bir şey olmadığını bilir ve zevkim için şükrederim. Son zamanlarda umut verici gelişmeler olmaya başladı moda tasarımı adına. Beni heyecanlandıran moda tasarımcıları  Aslı Güler, Günseli Türkay, Önder Özkan, Vanessa-Raissa Sason, İvana Helsinki. Eğer oyuncu olmasaydım tasarımcı olabilirdim.

Hayatınızda size enerji veren kimler ve neler var?
Etrafımda sanatçılar oldu kendimi bildim bileli. Onlardan ilham alıyorum. Yaratma cesareti olan insanları seviyorum. Çantamda arkadaşım Figen Şakacı'nın kitabı “Bitirgen”, duvarımda ressam arkadaşım Nilgün Sabar'ın resmi “Yalancı Dolmalar”, kulağımda müzisyen dostlarımın şarkıları, üstümde arkadaşımın tasarımı bir elbise! Daha ne diyebilirim! Şanslıyım.