“Eğer oyuncu olmasaydım tasarımcı olabilirdim”
Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen’i ilk olarak “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmiyle tanıdık. Daha sonra hep eğlenceli rollerde gördük onu, yüzü hep bir tebessüm uyandırdı bizlerde…
Enerjisi yüksek, dışa dönük bir hayatı var… Oyunculuğun yanı sıra, boksa ilgi duyuyor, motosiklet kullanmayı seviyor, şarkı sözü yazıyor ve beste yapıyor. Ayrıca sıkı bir Twitter tutkunu. Tam 19 bin follower’ı var. Tabir-i caizse on parmağında on marifet var…
Sizi ‘İstanbul Kanatlarımın Altında' filmiyle yakaladığınız çıkışla
tanımıştık. Öncesinde neler yaptınız? Nasıl başladınız oyunculuğa?
“İstanbul Kanatlarımın Altında” çekilirken sadece 18 yaşındaydım.
Konservatuarda ilk yılımın yaz tatiline denk geldiği için oynayabilmiştim.
Yoksa birinci sınıfta dizi veya filmde oynamak yasaktı. Oyunculuğa 15 yaşında
bir çocuk oyununda başrol oynayarak başladım. Para kazanmaya da öyle. Yani 15
yaşından beri ekmeğimi oyunculuktan kazanıyorum.
Gerek tiyatroda, gerekse televizyonda hep eğlenceli rollerde görüyoruz
sizi. Bu bir tercih meselesi mi?
Aslında değil. Geçen sene İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda “Fesleğen Çıkmazı”
adlı bir oyunda oynadım. Mübadele döneminde Girit'ten Türkiye'ye göçmek
durumunda kalan bir ailenin dramını anlatıyordu. Araf veya geçenlerde konuk
olarak oynadığım “Kayıp Aranıyor”da oynadığım roller de farklıydı, ama
eğlenceli işler daha dikkat çekiyor tabii. Ne yalan söyleyeyim, benim de hoşuma
gidiyor komedi.
Bu sezon Cemal Hünal'la birlikte Aşk Kokusu adlı oyunda oynuyordunuz.
Oyunun konusu nedir? Siz nasıl bir rolü canlandırdınız?
Çok keyifli bir Neil Simon oyunu olan Star Spangled Girl'ün Türkçe
versiyonunu yaptık beraber. Bizim yorumun adı da benden çıktı. İki dizi
senaristi gencin hayatları yan daireye taşınan milli karateci Çağla sayesinde
renkleniyor. Fikir ayrılıkları, dizi klişeleri ve ulusalcılık üzerine keyifli
bir oyun.
Başrolde Aşk adlı diziye başlamanız nasıl oldu?
Aslında bir senedir konuşup duruyorduk Boyut Film yapımcılarıyla. Hatta
şimdiki menajerim Önem Günal'ı bile onlar önerdi bana. Dizinin yaratıcılarından
Ceren Aslan'ın kararlı diretmeleri sonucu kabul ettim Eda rolünü. Klişe olma
endişemi yersiz buldum. Ben nasıl olsa o role farklılık katarım diye düşünüp
kolları sıvadım.
Dizideki Eda karakterine yakın hissediyor musunuz kendinizi?
(Güler…) Tabii ki hayır! Ama oynamayı sevdiğim rollerden. Renkli,
hayalperest, dünyadan kopuk, delişmen, evlilik takıntılı bir tip Eda! Müthiş
eğleniyorum. Çok güzel giyiniyor mesela. Onun o romantik çiçekli elbiseleri,
kelebekli takıları yok mu! Bayılıyorum.
Bir de sunduğunuz yeni bir program var sanırım. Onun içeriği nedir?
Sunmaya başlayacağım. Henüz hazırlık aşamasında. Bir müzik performans
programı. Daha önce denenmemiş bir şey. Çok heyecan verici şimdiden.
Performanslar Çubuklu Hayal Kahvesi’nde çekilecek. Başka ekollerden sanatçılar
bir araya gelecek.
Oyuncular Sendikası'nın da kurucu üyelerindensiniz. Neler yapıyorsunuz bu
sendikada?
Evet. Bir sabah; “Bir şeyler yapmalı artık.” dedim ve kendimi bir anda
kurucu üye olarak sendikada buldum! Daha sağlıklı bir iş ortamı yaratmaya
çalışıyoruz. Oyuncular şimdiye dek çok başıboş kaldı. Artık haklarımızı
arayabileceğimiz, koruyabileceğimiz bir sendikamız var. Geçici Kurul da umut
vaat eden, ciddi ve güvenilir oyunculardan oluşturuldu. Tüm alınan kararlardan
sendika üyeleri anında haberdar oluyor. Şeffaflık, politikamızın bir parçası.
Oyuncuların çalışma şartlarıyla ilgili en çok yakındığınız şey nedir?
Çoğu zaman çalışma saatleri, ama bu tüm set işçilerinin ortak sorunu zaten.
Oyunculuğa yeni başlayacak olanlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak
istersiniz?
Kestirme yollara sapmasınlar. Çalışsınlar ve asla vazgeçmesinler. Yetenek
bile sonradan edinilebilir.
Birçok dizi, sinema ve tiyatro projesinde yer aldınız. Sizi en çok
etkileyen proje hangisiydi?
Daha beni en etkileyen projede çalışmadım, ama ilk profesyonel deneyimim
Carlo Barsotti'nin yönettiği “Kadınlar Bizim Kadınlarımız” ve Işıl Kasapoğlu
rejisiyle “Onikinci Gece”nin yeri ayrı.
Twitter/Facebook'unuzu düzenli olarak takip ediyorum ve pek çok kişi de her
yazdığınızı dikkatle okuyor. İnsanlara mesaj vermeyi seviyorsunuz sanırım...
Ben aslında kendimle konuşuyorum ama fena değilim. Demek ki insanlar
ciddiye alıyor ve takip ediyor. Bu mutluluk verici. 19 bin follower'ım olmasına
ben de şaşırıyorum.
Dizi oyunculuğu dışında, dublaj yapıyor, şarkı söylüyor ve şarkı sözü
yazıyorsunuz? Sözlerini yazdığınız bir şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?
Sadece şarkı sözü yazmıyorum. Beste de yapıyorum. Göksel’in “Hastasıyım”
adlı şarkısının müziği de bana ait. Ortak çalışma o, ama herkes sadece
sözlerini yazdım sanıyor. Ayrıca bir müzik programı için “Büyük Beyaz” diye bir
şarkı yaptım en son.
Tiyatro oyunu yazmayı denediniz mi?
Hala yazmaya devam ediyorum, ama yazıyı paylaşmak zor. İnsanın kendi açık
kalp ameliyatını seyretmesi gibi bir şey bana kalırsa.
Kitap okumayı çok sevdiğinizi biliyoruz. Şu an hangi kitabı okuyorsunuz?
En son arkadaşım Figen Şakacı'nın kitabı “Bitirgen”i bir nefeste okudum.
Tüm kadınlara tavsiye ederim. Şu an Hakan Günday'ın “Az”ını ve İskender
Pala'nın “Aşkname”sini okuyorum.
Sevdiğiniz yazarlar kimler?
Cemil Kavukçu, Perihan Maden, Cesar Pavese, Boris Vian… Daha vardır ama bunlar
ilk aklıma üşüşenler.
Kendinizle özdeştirdiğiniz bir tarihi kişilik var mı?
“Hürrem” derdim, ama pek ayağa düştü! Şaka bir yana hayranlık uyandıran bir
karakter. Özen Yula, “Gayri Resmi Hürrem” adlı oyununda çok başarılı tasvir
etmiştir kendisini.
Birazda motosiklet tutkunuzdan bahsedelim. Ne zamandır kullanıyorsunuz?
Aman canım! Tutku
demeyelim. Hayatı kolaylaştıran basit bir araç sadece. Üç senedir kullanıyorum.
İnsan başlayınca bırakamıyor ama bu bir gerçek.
İstanbul trafiğinde motosiklet kullanmak avantaj mı? Yoksa tehlikeli mi?
İkisi de! Trafikte kadın olmak zaten kolay sayılmaz. Neden bu kadar dikkat
çekti anlamıyorum aslında. Sanırım Cihangir'de birkaç defa motosiklet ile
görüntülendiğim için.
Hayatınızda bir de boks sporu var tabii. Küçük yaşlardan bu yana bu sporla
ilgileniyormuşsunuz. Boks hayatınıza neler katıyor?
Çok da küçük yaşta başladım sayılmaz aslında. Abim sayesinde boksa merak
sardım. Kulağa garip geliyor ama öyle (gülüyor). Amatör olarak ilgileniyorum.
Ringe filan çıkamam! Ödüm kopar yüzüme darbe gelecek diye!
Günlük hayatınızda nasıl bir giyim stiliniz var?
Ruh halime göre giyinirim. Bohem ve rock chic hoşuma gider. Tasarım
kıyafetleri kovalarım. Büyük markaların indirim dönemlerinde telefon listesinde
baş köşedeyimdir. Çabasız şıklık sloganımdır. Makyaj stilim de buna göre
şekillenir. Sezon renklerini takip ederim ama doğal görünmeyen bir uygulamayı ne
yüzümde, ne de üzerimde göremezsiniz.
Nasıl bir moda takipçisisiniz?
Sıkı! Dünyada ve Türkiye'de moda haftalarını bizzat kendim giderek, yahut
basından takip ederim. British Vogue gördüğüm yerde karıştırırım. Moda
kurbanlarına ise pek bir acırım ve stil sahibi olmanın sonradan edinilecek bir
şey olmadığını bilir ve zevkim için şükrederim. Son zamanlarda umut verici
gelişmeler olmaya başladı moda tasarımı adına. Beni heyecanlandıran moda
tasarımcıları Aslı Güler, Günseli Türkay, Önder Özkan, Vanessa-Raissa
Sason, İvana Helsinki. Eğer oyuncu olmasaydım tasarımcı olabilirdim.
Hayatınızda size enerji veren kimler ve neler var?
Etrafımda sanatçılar oldu kendimi bildim bileli. Onlardan ilham alıyorum.
Yaratma cesareti olan insanları seviyorum. Çantamda arkadaşım Figen Şakacı'nın
kitabı “Bitirgen”, duvarımda ressam arkadaşım Nilgün Sabar'ın resmi “Yalancı
Dolmalar”, kulağımda müzisyen dostlarımın şarkıları, üstümde arkadaşımın
tasarımı bir elbise! Daha ne diyebilirim! Şanslıyım.